16 Şubat 2012 Perşembe

Bitki Sağlığı

Kaktüslerde Mantar ve Lezyon

Sukkulentlerin ve kaktüslerin barındırıldıkları kapalı mekanda biriken nem böceklerin ve akarların üremesine uygun ortam yarattığı gibi mantar oluşumlarına da zemin hazırlar. Tahliye edilmemiş nemin yanı sıra bitkilerin çok sık dizilmeleri ve bu nedenle bitki aralarının hava akımlarına kapanması da aynı sonucu doğurabilir.

Mantarlar, Echeveria gibi sukkulentlerde yaprakların ve giderek gövdenin yumuşak çamur kıvamında çürümesine/erimesine neden olurken pek çok kaktüs türünde de benzer sonuçlarla karşılaşırız. Böylesi çürümeler, kimi zaman bitki gövdesininden kimi zaman da kökten başlayarak, bitkiyi tüm gövdesiyle birlikte çok kısa bir sürede (bir kaç gün içerisinde) yok eder.

Bitki, dondan zarar görmüş, yumuşamış, pelteleşmiş bir görünüm alır. Çoğu kez kaktüs kök veya gövdesinin önemli bir bölümüne yayılmış olduğunda tespit ettiğimiz bu tür çürümeleri erken dönemde farkedebilmemizin tek yolu bitkilerimizi sürekli gözlem altında tutmaktır. Katüslerimizde bu tür çürümeler ile karşılaştığımızda yapmamız gerek işlemler aşağıda lezyon oluşumlarına ilişkin anlatılanlarla aynıdır.

Kaktüslerde karşılaştığımız mantar kaynaklı diğer bir çürüme biçimi de bitki gövdesinde lezyon oluşumu şeklinde kendini gösterir. Lezyonlar, diğer çürüme biçimine göre çok daha yavaş seyrederler. Koyu kahverengi ve kırmızının koyu tonlarında kendilerini gösterirler. Gözle tespit edilmeleri son derece kolaydır. İlk olarak küçük bir leke şeklinde ortaya çıkan lezyonlar müdahale edilmedi taktirde (nemin ve havasızlığın da etkisiyle) zamanla genişlerler. İlerleyen süreçte bitkinin dış yüzeyinden gövde içlerine doğru sirayet ederler ve giderek açık bir yarayı andıran orta kesimleri yumuşak bir yapıya bürünür. Çoğunlukla bir kaç hafta süren bu sürece müdahale edilmediği takdirde bitki kaybedilir.


(Yukarıdaki fotoğrafta bir Cereus peruvianus monstrosus'un gövdesinde oluşmuş lezyonlar görülüyor. Üst kısımlardaki açık renk kuruluklar daha önce bir lezyon oluşumunun yaşandığını ancak hastalığın ilerlemeyip lezyonun kuruduğuna işaret ediyor. Daha alttaki koyu kahverengi yara ise taze bir lezyon.)
 
Kaktüslerimizde bu tür lezyonları tespit ettiğimizde ilk yapmamız gereken, hastalıklı bitkinin diğerleriyle temasını kesmek ve mekandaki nemi tahliye etmektir. Bitki üzerinde oluşmuş lezyonlar yumuşak yaraya dönüşmemişse, bir diğer deyişle bitkinin dış yüzeyinden gövde içine sirayet etmemişse, kuru bir ortama aldığımız bitkideki yaranın bir süre sonra kuruyup kabuk bağlama olasılığı çok yüksektir. Yine de enfeksiyonun genişleme/yayılma olasılığına karşı bir mantar ilacı (fungusit) ile ilaçlamakta fayda vardır. Piyasadaki ilaçlar içinde yaygın olarak kullanılan "Captan" isimli fungusit karşılaştığınız bu sorunda size yardımcı olabilir. Toz halinde satılan ve genellikle suda eriterek kullanılan bu fungusiti eritmeden de lezyonun üzerine serperek kullanmanız olanaklıdır.

Daha büyük çürüklerle karşılaştığımızda ise küçük bir "cerrahi operasyona" gerek olabilir. Bunun için sterilize edilmiş keskin bir bıçak yardımıyla lezyonu bitkinin dış yüzeyinden, yara tamamen temizlenene kadar kazımanız gerekir. Daha derine işlemiş çürümelerdeyse bitkinizi çürüyen bölgenin altından, lezyon kaynaklı kararmanın artık görülmediği bir mesafeden kesmeniz bitkinizi kurtarabilmeniz için kaçınılmazdır. Bu işlemin ardından oluşan yaraya süreceğiniz odun kömürü tozu yaranın kurumasına yardımcı olurken, yukarıda anlatıldığı şekilde uygulayacağınız fungusit tedavisi de olası yeni mantar oluşumlarının önüne geçecektir.

Bir tür mantar kaynaklı çürümeye radikal bir müdahale için Jamshed@Asmi tarafından youtube'a yüklenmiş videoyu aşağıdaki linke tıklayarak izleyebilirsiniz.


Bir başka yazımızın konusu "Sukkulentlerde Mantar Oluşumları" üzerine olacak.


Bitki Sağlığı

Sukkulent ve Kaktüs Zararlılarına Karşı "Önleyici İlaçlama"

Zararlılara karşı alabileceğimiz bir diğer önlem olan ve "önleyici ilaçlama" olarak tanımlayabileceğimiz işlemi "önleyici hekimliğe" benzetebiliriz. Kışı bitkilerimizin üzerinde dinlenerek/uyuyarak geçiren zararlılar, havaların ısınmaya başlamasıyla birlikte harekete geçerler. Bu zararlıların en sık rastlananları kabuklu ve unlu/pamuklu bitlerdir. Bitkilerimizin gövdesine ve yapraklarına yapışarak bitki öz suyunu emen bu zararlılar önlem alınmadığı takdirde bir süre sonra bitkimizin her tarafını kaplayarak ölümüne neden olurlar. (Benzer zararlılara bitkilerimizin kök oluşumlarında da rastlayabiliriz)

Kabuklu Bit

Önlem almamız içinse bu hastalık yapıcılarıyla karşılaşmayı beklememiz gerekmez. Mart ayından başlayarak her mevsim başında birer kez kullanacağımız uygun böcek ilacı (insektisit), akar ilacı (akarisit) ve mantar ilacı (fungusit) zararlıların üremeye fırsat bulamadan ortadan kaldırılmasını sağlar. Üç ayda bir gerçekleştireceğimiz bu periyodik ilaçlamalar bitkilerimizin sağlıklarının korunmasında yardımcı olacaktır. (Ortaya çıkış ve yayılış hızları nedeniyle ve bitkilerinizi barındırdığınız ortamın durumuna göre unlu bit ve mantara karşı ilaçlamayı daha sık yapmak gerekebilir)

(Önlem amaçlı yapılan ilaçlamalarda ilacı bir kez kullanmak yeterli gelebilirken, zararlıların tespiti üzerine yapacağımız ilaçlamalarda ürün etiketleri dikkate alınmalıdır. Zararlının görülmesinin ardından yapılan ilaçlamalarda ilaçlama sayısı genellikle iki-üç; ilaçlama periyodu ise zararlıya göre değişmekle birlikte bir hafta veya 15 gündür. Ard arda yapılan bu ilaçlamaların amacı önceki ilaçlamada yumurtada olan zararlıların zaman içinde yumurtadan çıktıkça imhasını sağlamaktır.)

Unlu Bit / Pamuklu Bit

Önleyici ilaçlama yapmaya karar verdiğimizde, piyasada pek çok zararlıya karşı kafa karıştıracak kadar çok ürün bulunduğunu görürüz. Tüm zararlılara karşı pek çok ilaç kullanmak olanaklı ve doğru olmadığından yapmamız gereken, sukkulent ve kaktüslerde en sık karşılaştığımız ve üreme hızı yüksek, verdiği zarar büyük olan zararlıları dikkate alarak hareket etmektir. Bunların başında yukarıda belirttiğimiz gibi kabuklu ve unlu/pamuklu bitlerin yanı sıra gözle görülmesi çok zor olan ve varlığı ancak bitkimizde ortaya çıkan belirtilerle anlaşılabilen kırmızı örümcek (akar) gibi zararlılar gelir. Bu zararlılara karşı üretilen geniş spektrumlu bir-iki çeşit insektisit (böcek ilacı) ve akarisit (kırmızı örümcek vb. akarlara karşı), önleyici ilaçlamada işimize yarayacaktır.

Kırmızı Örümcek
Fotoğraf kaynağı ve diğer fotoğraflar için tıklayınız: 
www.agaclar.net/forum/121342-post92.htm

Aynı işlemi mantar oluşumlarının önüne geçmek için mantar ilaçlarıyla (fungusit) da yapmamızda fayda vardır. Ürün etiketlerindeki bilgileri dikkate alarak üzerlerine püskürterek ve/veya sulama sularına katarak kullanabileceğimiz bu ilaçları ziraat malzemeleri satan dükkanlardan ve satış seralarından edinebilirsiniz.

(Kabuklu bit için Dursban-4, unlu bit için Basudin isimli insektisitleri; Mantar içinse Captan isimli fungusit'i kullanabilirsiniz. Dursban-4 daha çok kabuklu bit için önerilse de unlu bitte de faydalı olduğu görülmüştür. Bununla birlikte bitkilerimizin zarar görmemesi için bu kimyasalları kullanırken çok dikkatli olmak gerekir. Kullanacağımız oranları belirlerken etiketlerde bulunan "süs bitkileri" seçeneğini kullanmakta, hatta önerilen oranları bir miktar düşürüp deneyerek zaman içinde kendi oranlarımıza ulaşmakta fayda vardır.)

"Önleyici ilaçlama" etkili bir önlem olmakla birlikte zararlıların, bir süre sonra, bu ilaçlara karşı bağışıklık kazanmaları gibi bir risk de söz konusudur. Bu olasılığı düşürmenin bir yolu her seferinde aynı zararlılara karşı aynı ilaçları kullanmak yerine dönüşümlü olarak aynı işe yarayan (birbirinin muadili) ilaçları tercih etmektir.

Son olarak, "önleyici ilaçlama" her ne kadar bitkilerimizin sağlıklı yaşamalarına azımsanmayacak oranda yardımcı olsa da "Sukkulent ve Kaktüs Zararlılarına Karşı Önlemler" başlıklı yazımızda  belirtilen tedbirlerin , özünde kimyasal olan bu ilaçlardan daha doğal olduğunu anımsamamızda fayda var.

.

Mammillaria elongata cristata
KOD / CODE: 093

Bitki Sağlığı

Sukkulent ve Kaktüs Zararlılarına Karşı Önlemler 

Sukkulentler ve kaktüsler de diğer bitkilerle gibi bahar aylarında, havaların ısınmaya başlamasıyla  birlikte dinlenme/uyku dönemlerini sonlandırırlar. Aynı durum bitkilerimizin gövde veya köklerini yaşam alanı olarak seçen zararlılar için de geçerlidir. Havaların ısınmaya başlamasıyla birlikte bu zararlılar da görece çok daha pasif geçirdikleri kış döneminin ardından aktivitelerini artırırlar. Bir yandan bitkilerimize çeşitli biçimlerde zarar vermeye başlarken diğer yandan üreyerek sayılarını arttırmaya başlarlar. Bunun sonucu olarak zararlılar tarafından sarılan bitkilerimizi kaybetme rizkimiz ortaya çıkar.

Bu zararlılarla mücadeleye genellikle zararlıları/hastalığı tespit ettiğimizde başlamamız bitkilerimizin göreceği hasarı artırır ve giderek ölümlerine neden olur. Bu nedenle, tam da havalar ısınmaya başlarken, alabileceğimiz temel/basit önlemler vardır. 

Bu önlemlerin başta geleni ortamdaki nemi uzaklaştırmaktır.  Sukkulentler vekaktüsler ortamdaki nemden hoşlanmazlar. Bitkilerimizde özellikle Mantar ve kabuklu/pamuklu bit oluşumunu teşvik eden ortam neminin, havalandırma yapılarak tahliye edilmesi gerekir. Bunun için ortamın havalandırılmasının yanı sıra havayı dışarı atacak bir pencere vantilatöründen de faydalanılabilir. 
Ayrıca, diğer bazı bitkilerin tersine, ortamdaki esintiden hoşlanan sukkulentler ve kaktüsler için barındırıldıkları mekanda bir vantilatör aracılığıyla hava sirkülasyonunun sağlanmasında da fayda vardır. Bu sirkülasyon ortamda havalandırmaya rağmen kalmış nemi dağıtacak ve durağanlaşarak bitkilerimizin üzerine çökmesine engel olacaktır.

Bunun dışında özellikle Echeverialar gibi yapraklarını toprak üzerine yayan bitkilerin topraktaki nemden etkilenmesini engellemek gerekir. Topraktan yükselip bitkilerin yaprak aralarında yoğunlaşan bu nem lenme türü bitkilerimizde mantar oluşumunu teşvik eder. Bunu önlemek için toprağın üzerine sereceğimiz çakıl taşları ve çeşitli volkanik taşlar gibi malzemeler nem yoğunlaşmasını azaltarak mantar vb hastalıkların önlenmesinde yardımcı olacaklardır.

Bitkilerimize hastalık bulaşmasını önlemek amaçlı bir diğer önlem de karantinadır. Karantina uygulamasını hastalık gördüğümüz bitkilerimizi tedavi süreçleri boyunca sağlıklı olanlardan ayırarak yapacağımız gibi; yeni aldığımız türleri diğer bitkilerimizin arasına katmadan önce bir süre (Bahar yaz aylarında minimum 1 ay) ayrı bir yerde barındırıp gözlem altında tutarak da yapabiliriz. Bu süreçte zararlı tespit etmediğimiz bitmileri gönül rahatlığıyla diğerlerinin arasına katabiliriz.

Sukkulent ve kaktüs barındırdığımız ortamlara mümkünse başka tür bitkilerin bulundurulmaması da koruyucu önlemlerin bir diğeridir. Aynı ortamda bakacağımız bazı bitkilerin sukkulent ve kaktüslere göre zararlılara karşı direnci daha düşük olabilir. Zararlılardan kolay etkilenebilen bu bitkileri farklı bir mekanda barındırarak sukkulent ve kaktüslerimiz için hastalık kaynağı olmalarının önüne geçmiş oluruz.

Özellikle bahar aylarında daha yoğun gerçekleştirdiğimiz toprak ve/veya saksı değişimi (şaşırtma) ile çelikleme gibi işlemlerde kullandığımız toprak karışımımızın (harç) ve malzemelerin sterilizasyonu hastalık olasılığını düşüren en önemli etkenlerden biridir. Zararlılardan arındırılmış toprak karışımları bitkilerimizin gelişimi için sağlıklı ortamlar oluştururken; özellikle çeliklemede ve aşı yaparken  kullandığımız falçata, bıçak, cımbız gibi malzemelerin her kullanımdan önce sterilize edilmesi çelik ve aşılarımızın sağlığının yanı sıra uygulamalarımızdan sonuç alabilmemiz için de gereklidir.

Ayrıca bakınız:

Sukkulent ve Kaktüs Zararlılarına Karşı "Önleyici İlaçlama"


12 Şubat 2012 Pazar

Bitki Besinleri

Sukkulentlerin ve Kaktüslerin Demir (Fe) Gereksinimleri

Bitkiler aleminde her bitki sınıfının besin maddesi (Azot, Fosfor, Potasyum) ve iz elementleri (Demir -Fe-, Mangan -Mn- Bor -B- vb.) gereksinimi birbirinden farklıdır. Bitkilerin besin maddesi ve iz elementi eksikliklerine karşı duyarlılıklarında da farklılıklar görülür. Sukkulentler ve kaktüsler için en önemli/gerekli iz elementlerinden biri "Demir (Fe)" dir.

Demir, bitkiler tarafından fotosentezde kullanılır ve bitkinin yeşil rengini almasını sağlar. Böylece bitki güneş enerjisinden daha iyi faydalanır. Ayrıca demir, bitkilerimizde besin alımında ve yaprak kalınlığının artmasında önemli rol oynar.

Pek çok bitkide olduğu gibi sukkulent ve kaktüslerimizde de demir eksikliğinin en tipik göstergesi bitkilerimizin yapraklarında "kloroz" adı verilen ve öncelikle genç yapraklardan başlayan sararmalardır.
 
Demir (Fe) eksikliğinin en önemli nedenleri arasında topraktaki/sulama suyundaki kireç fazlalığı ve topraktaki aşırı sulama/yıkanma gelmektedir. Kireç, demir elementini bitkinin almasını engelleyecek şekilde bağlarken; aşırı sulama sonucu ağır bir metal olan demir saksılarımızdan akıp gitmektedir. Ayrıca toprakta bulunan ya da dışarıdan verilen yüksek oranda mangan ya da fosfat da bitkilerimizin demir alımını olumsuz etkiler.

Organik yapısı güçlü topraklarda daha az görülen demir eksikliğinin çözümü "yarayışlı yapıdaki Demir"in sukkulent ve kaktüslerimizin sulama suyuna karıştırarak ya da yapraklarına püskürtme yoluyla dışarıdan verilmesidir.

"Yarayışlı yapı", iz elementlerinin bitkilerimizin alabileceği yapıda olmaları anlamına gelir. Bunun için piyasada "şelatlı demir oksit, şelatlı çinko vb." şeklinde tanımlanan elementleri içeren bitki besinleri tercih edilmelidir. Şelat, demir gibi elementlerin bitki tarafından kolay alınmasını sağlayan bir molekül yapısıdır. Bu sayede elementler bitki için "yarayışlı" bir yapıya dönüştürülürler. Bitki besinlerindeki bu şelat formu EDTA veya EDDHA şelat formu şeklinde tanımlanır.

Demir gibi diğer iz elementlerini de sukkulent ve kaktüslerimizin gereksinim duyduğu oranda verebilmek önemlidir. Bunun için satın alacağımız ve temel besin maddeleri olan Azot, Fosfor ve Potasyum içeren bitki besinlerinin iz elementlerini de içeriyor olmasını önemsemek gerekir. 
Aksi halde ayrıca vermek zorunda kalacağımız iz elementlerinin oranını ayarlamak sorun yaratabilir.

Bu durumda demir eksikliğinden ortaya çıkan arazları gidermek isterken büyüme durgunluğu gibi sorunlarla karşılaşmayı kimse istemez.

İz elementleri konusu yapısı gereği biraz teknik olsa da diğer elementlerle devam etmeye çalışacağız:)

11 Şubat 2012 Cumartesi

Sedum morganianum
 KOD / CODE: 091


Bitki Besinleri

Sukkulentler ve Kaktüslerde Temel Besin Değerleri

Bahar aylarıyla birlikte sukkulent ve kaktüslerimiz dinlenme dönemlerinden çıkarak gelişip büyümeye başlarlar. Bu süreçte diğer tüm bitkiler gibi onların da besine gereksinimi olacaktır. Topraklarını yeni değiştirmediğimiz bitkilerimize gereksinim duydukları besinleri dışarıdan (çoğunlukla sulama sularına ilave ederek) vermemiz gerekir.
Bu konuda dikkat etmemiz gereken en önemli unsur sukkulent ve kaktüslerimizin ihtiyaç duydukları Azot (N) Fosfor (P) ve Potasyumun (K) vereceğimiz besleyici konsantrasyondaki oranlarıdır. 
Her bitki sınıfı hatta ailesi, yapılarına göre farklı oranlarda azot, fosfor ve potasyuma gereksinim duyarlar. Bitki besinlerinde (gübre) kısaca NPK olarak ifade edilen bu formulasyonlardaki rakamlar sözü edilen besin maddelerinin konsantrasyon içindeki oranlarını ifade ederler.
Aileleri farklı da olsa sukkulent ve kaktüsler için bu oranlar, genel olarak; 4,6,7; 3,5,6; 3,5,7 vb. şeklindedir. Oranlar sıvı besini üreten firmaya göre küçük farklılıklar gösterse de görüldüğü gibi değerler birbirine son derece yakındır. 
Besin maddelerinin yokluğu kadar çokluğu da bitkilerimizi olumsuz yönde etkiler. Yukarıda sözü edilen değerlerin dışına çıkarak, örneğin salon bitkileri için kullanılan besinleri sukkulent ve kaktüslerimize vermemiz halinde bitkilerimizde gelişim bozuklukları hatta çürümelerle/erimelerle karşılaşabiliriz. 
Yüksek azot ve beraberinde sukkulent ve kaktüslerimizin talep ettiğinden düşük oranda potasyum içeren bu besinler bitkilerimizi olması gerekenden çabuk ve hızlı büyütüyormuş gibi görünse de zaman içinde yumuşak/gevşek bir yapıya sahip olmalarına neden olurlar. Bu kof yapının sonucu form bozuklukları da görülen bitkilerde orta vadede dayanım ve direnç eksikliği ile karşılaşılır. Sukkulentler ve kaktüslerimiz için yanlış oranlar içeren bitki besinleri kök oluşumunu da olumsuz yönde etkilerler. Yine aynı nedenle hastalıklara ve soğuğa karşı da hassaslığı artan bitkilerin sağlıklı olduklarından söz edilemez.
Detaya indiğimizde cinslere ve hatta türlere göre çok küçük farklılıklar gösterse de sukkulent ve kaktüs besinlerinde temel NPK oranları; düşük miktarda azot, ortalama %50 fazlası fosfor ve fosfor oranının üzerinde potasyum şeklindedir.
Sukkulentler ve kaktüsler için büyük marketlerde bulabileceğimiz bitki besinlerinin doğru oranlarda temel besin maddelerinin yanı sıra bitkilerimizin gereksinim duyduğu iz elementlerini (Demir -Fe-, Mangan -Mn- Bor -B- vb.) de içermesi önemsememiz gereken bir diğer unsurdur.
Besin maddeleri ve iz elementlerine ilişkin notlarımız devam edecek:)

2 Şubat 2012 Perşembe

Crassula ovata 'Jade Plant'
KOD / CODE: 090

.

Euphorbiaların zehiri

Euphorbialar kesildiklerinde, ana gövdelerinden kopartıldıklarında ya da zedelendiklerinde beyaz sütlü bir sıvı salgılarlar. "Lateks" olarak adlandırılan bu sıvı hava ile temas ettiğinde katılaşır. Bazılarında insana zararsız olmak üzere (çam reçinesi gibi) pek çok bitki tarafından farklı içeriklerde ancak benzer şekilde salgılanan bu sıvı Euphorbialar söz konusu olduğunda son derece tahriş edici ve zehirlidir. Özellikle göz, ağız ve kulak söz konusu olduğunda ciddi tahriş ve yanmalara neden olur. Alerjik bünyelerde ciltle temasından da kaçınmak gerekir.

Sayın Gülnar Önay'ın "Dünya Isınıyor Bahçem Değişiyor" kitabında bu cinsin etimolojisi ve salgıladığı "lateks" hakkında şunları yazıyor:

"Bitkinin ailesine İ.S I.yy da Sudan kralı II Juba 'nın doktoru
Euphorbus 'un adı verilmiş. Doktorumuz Atlas dağlarında bulduğu ve
yakıcı sütü olan bir bitkiyle frengi hastalığını iyileştirmekle
uzmanlaşmış . Bitikleri sınıflandıran Linne'de bu adı aynen korumuş.

Ünlü Plinus da yine sütleğen sıvısıyla yılan sokmalarını tedavi
etmiş . Yılanını soktuğu yer neresi olursa olsun kişinin kafatası
derisine bir çizik atar ve bu sıvıyı hasta kendine gelinceye değin
oradan akıtırmış (pek önerilecek bir uygulama olmasa gerek).
Şimdilerde Fas'ın güneyinde Agadir'de soğuk algınlığı, anjin ve
nezleye iyi geldiği söylenen sütleğenbalı satılmakta."

Ayrıca yerliler tarafından tedavi amaçlı olarak müshil ve gerektiğinde kusturmak için kullanıldığı bilinen bu sıvıya Euphorbiaların bakımını yaparken ya da çelik alımında dikkat etmek gerekir. İşlemler sırasında korunma amaçlı olarak cerrah eldiveni, cımbız ya da maşa kullanmakta; daha sonra malzemelerinizi ve ellerinizi çok iyi yıkayıp eldivenleri atmakta fayda vardır.

Yine de bunlar gözünüzü korkutmasın, zararları kadar faydaları da bulunan bu zehirli sıvıyı salgılayan Euphorbialar diğer tüm sukkulent ve kaktüs cinsleri gibi olağanüstü bitkilerdir:)


 
Crassula capitella
KOD / CODE: 089

Echeveria nodulosa
KOD / CODE: 088

Crassula ovata 'Minima'
KOD / CODE: 087




Senecio crassissimus 
KOD / CODE: 086

1 Şubat 2012 Çarşamba

31 Ocak 2012 Salı

Aylostera

Aylostera muscula
 KOD / CODE: 080


Aklınızda Bulunsun

Kar Koşullarında Bitkileriniz

Sukkulent ve Kaktüslerimiz için en çok kaygılandığımız zamanlar kuşkusuz havaların soğuduğu ve özellikle yoğun kar yağışlarının hakim olduğu günlerdir. 
Böylesi dönemlerde, soğuk havalar için aldığımız önlemleri artırmakta fayda vardır. Bitkilerimizi barındırdığımız kapalı balkon, sera gibi mekanlarda özellikle geceleri sabaha dek yakacağımız küçük bir ısıtıcı  ortamın ısısını bir kaç derece yükseltecek, ortamdaki nemi azaltacak ve don koşullarının oluşmasını engelleyecektir. Bu süreçte bitki topraklarının kuru olması da bitkilerin dondan etkilenme olasılığını azaltan çok önemli bir faktördür.
Yaygın inanışın tersine kar koşullarında bitkileriniz için en tehlikeli dönem karın yağıp bitkilerinizi barındırdığınız mekanın üstünü örttüğü günler değil, karın erimeye başlayıp havadaki bulutların dağıldığı zamanlardır. Bu dönemde, üzerimizi bir yorgan gibi kaplayarak yeryüzündeki ısının yükselerek kaçmasını engelleyen bulutlar çekildiğinden havada soğuma ve don riski artacaktır. 
Ayrıca don olayının görüldüğü saatlerin özellikle sabaha karşı gün doğumundan öncesi olduğunu unutmamak gerekir.
Bu arada don oluşumunun süresi de bitkilerimizin göreceği zararda belirleyicidir. Pek çok sukkulent ve kaktüs türü kısa süreli donlara karşı direnç gösterirken don süresinin uzamasından olumsuz etkilenirler.
Özel, kapalı bir mekanda barındırdığımız bitkileri soğuk cam önlerinden geçici bir süreliğine daha ılık ortamlara almamız da onlar için kurtarıcı olacaktır.
Kaçınılması gerekn ise genellikle sardunyalara yaptığımız gibi sukkulent ve kaktüslerimizi naylonla sarıp sarmalamaktır. Bu önlem, naylon içinde oluşacak nem nedeniyle bitkilerimizin çürümesine/erimesine neden olacaktır.
Bunun yerine bitkilerinizin üzerine örteceğiniz gazete yaprakları onları özellikle kısa süreli donlardan korumada şaşırtacak kadar etkili bir önlemdir. Yaprakları birbirinden ayırarak bir kaç kat olarak bitkilerinizin üzerine yaydığınızda daha iyi soruç alıcı bir koruma sağlayabilirsiniz.

Ayrıca bakınız:


27 Ocak 2012 Cuma

Caralluma

Caralluma melanantha 
 KOD / CODE: 079


Aklınızda Bulunsun

Kaktüslerden Tohum Kapsülü Ayırmak -2-

Kaktüslerin bazı cinslerinde (Echinopsis, Cereis, Ferocactus vb) oluşan tohum kapsüllerinin bitkiden ayrılması için kuruması/olgunlaşması beklenirken Mammillaria, Melocactus gibi cinslerde ise olgunlaşma, bitkinin geliştirdiği üreme ve türünü devam ettirebilme stratejisi gereği, tohum kapsülünün kırmızı renk alması ile tamamlanır.
Diğer türlerden daha küçük ve yumuşak olan bu kapsüller bitkinin çiçek açmasının hemen ardından değil bir kaç ay sonra ortaya çıkarlar. Bu tür kapsüller örneğin Mammilaialarda bitki üzerinde uzun süre (3-5 ay) kalabilirken Melokaktüs kapsüllerinin bitki üzerindeki ömürleri görece daha kısadır. 
Bu tür tohum kapsüllerden tohum almak için kapsüllerin kuruması beklenmez. Aksi halde tohumlar kuruyan kapsülle birlikte çoğunlukla yitip gideceklerdir.
Bitkiden ayrılan kapsüller bir bıçakla kesildikten sonra içinden çıkan tohumlar kurutulup ekim zamanına kadar kuru ve karanlık bir ortamda saklanabilirler.
Son olarak, Lithops gibi bazı türlerin dışında, tohumların en geç, alındıkları zamanı takip eden bir yıl içinde ekilmelerinde fayda vardır. Aksi halde gerektiğinden fazla kuruyan tohumlar canlılıklarını yitireceklerinden, tohumların çimlenme oranı düşecektir.

Fotoğraf Galerileri










25 Ocak 2012 Çarşamba

Aklınızda Bulunsun

Kaktüslerden Tohum Kapsülü Ayırmak -1-

Kaktüslerin pek çok cinsinde (Echinopsis, Cereus, Ferocactus ve daha pek çok cinste) tohumlar, tozlaşma gerçekleşmişse, çiçek açmasının hemen ardından çiçeğin bitkiye bağlandığı yerde ortaya çıkan bir kapsülde oluşurlar. Kapsülün büyüklüğü bitkinin cinsine ve türüne göre farklılık gösterir. Bu türlerde oluşan kapsüldeki tohumların olgunluğa ulaşmaları için zamana gereksinimleri vardır. Kapsüller erken kopartıldıkları takdirde tohumların ya henüz oluşamadıkları ya da embriyonik gelişimlerini tamamlayamadıkları görülür. Embriyonik gelişimini tamamlamamış tohumlardan verim almak mümkün değildir. 
Çoğu ilkbahar ve yaz aylarında çiçek açan kaktüslerin tohumları genellikle sonbaharda olgunluğa ulaşırlar. Ayrıca kapsüllerin bitkiden ayrılmaları için en doğru zamanı onları gözlemleyerek de anlayabiliriz.
Olgunlaşan kapsüller kuruma eğilimi gösterir. Yanı sıra tok, sert ve dolgun bir görüntü alan kapsüller Ferocactus, Echinopsis  gibi bazı cinslerde yeşilken de olgunluğa ulaşmış olurlar.
Kuru olarak koparttığımız tohum kapsüllerini elimizle parçaladığımızda tohumlar etrafa yayılırken kabuğu kurumamış kapsülleri bir bıçak yardımıyla yarıp tohumları kapsülden ayırdıktan sonra gölge bir yerde kurumaya bırakmamız gerekir.
Kuruyan tohumları ışık almayacak ve kuru bir ortamda genel ekim zamanı olan ilkbahar aylarına kadar saklayabiliriz.
Bu konudaki diğer ipuçlarımız sonraki yazılara:)


Tunilla

Tunilla chilensis
KOD / CODE: 077



20 Ocak 2012 Cuma

Aklınızda Bulunsun

Bitki ekeceğiniz toprağın sterilizasyonu için...

Eğer sukkulent ve kaktüslerinizi ekeceğiniz toprak steril/bakteri ve zararlılardan arındırılmamış ise ya da bu konuda elinizdeki materyalle ilgili şüpheye sahipseniz bu materyali sterilize etmeniz gerekebilir.
Toprağınız/torfunuz
steril üretim yapan profesyonel firmalardan alınmışsa genellikle bir sorunla karşılaşmazsanız. Bu firmalar kurdukları sistemlerle sterilizasyonu, materyallere yüksek ısıda buhar vererek sağlarlar.
Bizler bu tür olanaklara sahip olmadığımız için aynı sonucu veren farklı yöntemlerden yararlanabiliriz.
Bunların, koleksiyonerler için en pratik olanı "fırın yöntemi"dir. Sukkulent ve kaktüslerinizi ekeceğiniz karışımı 200 dereceye ayarlanmış bir fırında, bir toprak kap ya da bu iş için kullanabileceğiniz tepsi benzeri metal bir kap içinde ve mümkünse yağmur suyu ya da kireç oranı düşük içilecek suyla bir miktar ıslattıktan/nemlendirdikten sonra 1 saat fırınlarsanız bitkilerinizde hastalık oluşturacak bakteri ve zararlılardan kurtulursunuz.
Bu yöntemin tek dezavantajı bitkilerinizin özellikle kök gelişimini teşvik eden mikro organizmalarında kaybedilecek olmasıdır. Bu eksikliğin ekim sonrası yapılabilecek takviyelerle giderilmesi ise olanaklıdır.



19 Ocak 2012 Perşembe

Cleistocactus fieldianus

Aile: Cactaceae
Cins: Cleistocactus
Tür: fieldianus
Kökeni: Peru

Soğuk Dayanımı: -7 C
Işık isteği: Güneş
Su isteği/Bahar ve yaz ayları: Toprağı tamamen kurudukça
Su isteği/Kış: Hiç sulama yapılmaz.   
Toprak isteği: Su geçirgenliği yüksek, kumlu toprak karışımı. 
Büyüme: Dallanarak 1,8 - 6 m.
Çiçeklenme: Çok yıllık bitkilerde iri kırmızı çiçek açar.


Diğer isimleri: 
 Borzicactus calviflorus, Clistanthocereus calviflorus, Borzicactus cajamarcensis, Borzicactus fieldianus, Clistanthocereus fieldianus, Borya calviflorus
 
Ayrıca: Kuraklığa ve soğuga dayanımı çok yüksektir.
Soğuk dayanımı sınırları içinde kalan bölgelerde dış mekan peyzaj bitkisi olarak kullanılabilir.
Yapılacak budama ile sağlıksız ya da görüntüsünü bozan dallar çıkartılabileceği gibi metrelerce boylanmasının önüne geçilebilir.

Aklınızda Bulunsun

Çiçeklenen bitkilerinizden tohum elde etmek için...

Kaktüs ve sukkulentlerinizden tohum elde edip tohumdan yetiştirmek istiyorsanız, bitkilerinizin çiçeklenme dönemlerinde döllenmeye gereksinimleri olduğunu unutmayınız. Açık alanda yetiştirilen bitkiler için bu döllenme arı, sinek, rüzgar gibi (türden türe farklılıklar göstererek) doğal tozlama aracılarıyla sağlanır. Ancak sera, oda vb iç mekanlarda yetiştirdiğiniz bitkilerin çoğunlukla böyle bir şansı olmaz. Dolayısıyla bitkileriniz çiçek açsa da tohuma dönemez, dolayısıyla da tohum kesesi ya da kapsülü oluşturamazlar.
Bu yüzden onlara yardımcı olmanız gerekir. İçeriye arı ve sinek sokamıyorsanız bu işlem için küçük bir suluboya fırçası ya da kulak pamuğu işinizi görecektir. Bitkinizde açan çiçeğin içine sokup hafir döndürerek yapacağınız işlem çoğunlukla sonuç verir. Benzer şekilde bir fön makinesini soğuk rüzgar etkisi yaratmak için de kullanabilirsiniz. Ancak bu yöntem daha az sonuç vericidir.
Yapay tozlaştırma kendine kısır türlerde yeterli olmaz. Bunun için aynı türün aynı dönemde çiçek açmış bir başka bireyine daha gereksinim vardır.
Yine kullanacağınız suluboya fırçası ya da kulak pamuğunu her iki bitkideki çiçeklerin içinde arka arkaya gezdirirseniz döllenmenin sağlanma olasılığını yükseltirsiniz. (Kendine kısır türlerdeki dişi erkek ayrımları da döllenme de etkili olur)

Tohum elde etmede bir diğer önemli unsur da bazı türlerde bitkilerin farklı gen havuzlarından gelmesidir. Aynı gen havuzundan üremiş clonlardan sonuç alamadığınız takdirde, türler arası tozlamayı deneyebilirsiniz.
Son olarak, tohum kapsüllerinin/keselerinin ne zaman bitkiden ayrılacağı konusu önemlidir. Atlamayınız. (Bir başka yazıya:-)



11 Ocak 2012 Çarşamba

x Alworthia 'Black Gem'

Cinsler arası çaprazlama, bitki taksonomisinde, 
iki cins isminin birleşimi
ile oluşan yeni cins isminin önüne getirilen, "x" işareti ile ifade
ediliyor.



x Alworthia, bir Aloe - Hawothia melezi.
Yani extrem bir melezleme çeşidi olan "cinsler arası melezleme" yapılmış.
Bu durumda, isminin tam ve doğru taksonomik yazılış şekli 
x Alworthia'Black Gam'
olmalı.

Alworthia cins ismi olduğu için italik font ile yazılıyor...
Tek tırnak içinde yazılan son kısım hibritin özel ismi olma niteliği
taşımaktadır ve sınıflandırma basamakları içerisinde kültivar (cv.)
basamağına tekabül etmektedir...
Kültivar, bilimsel sınıflandırmada, varyant (var. - ırk) basamağının
altındadır...
Yani kültivar bitkiler, orijini olan türden, en fazla 'aynı insan ırkının
farklı milletleri' olabilecek kadar farklılaşmışlardır...
Bu özel hibrit isimleri daima tek tırnak içinde, her kelimesi büyük harf ile
başlayarak ve düz font ile yazılıyor...

(Bilgilendirme için Sn. Atılım Gülşen'e teşekkür ederiz)

Sedum palmeri

Kışın sona yaklaştığının habercilerinden...
Sarı kraliçe...


Sera ve diğer iç mekan koşullarında Şubat başında çiçeklenmeye başlayan Sedum Palmeri, Crassulaceae ailesindendir.

Soğuğa son derece dayanıklı olan bu sukkulent, Marmara Bölgesi baz alınarak hiç tereddüt edilmeden bahçe ve balkonlarda yetiştirilebilir.
Dış mekanda çiçeklenmeye Şubat ortasında başlar. Kar altında kalmaktan etkilenmeyen Sedum palmeri, en küçüğünden büyük boylara kadar ve çeşitli formlardaki tüm saksılara yakışır. Balkon kenarlarındaki uzun saksılara, askılılara ya da duvar saksılarına ekildiklerinde, büyüdükçe, aşağı sarkma eğilimi göstererek adeta içlerinde barıdırıldıkları saksıların "hakkını verirler".



Gövde ve yaprak görüntüsü ilk bakışta gösterişsiz olsa da şubat ayı boyunca ve giderek Mart ayında salkımlar halinde açan sarı çiçeklerini izlemeye doyum olmaz.
Bahçeye ekildiklerinde, uzayan dallarından saldıkları köklerle toprağa tutunmayı sürdüren Sedum palmeri ekildiği yerde çevresindeki diğer bitkileri rahatsız etmeden yayılma eğilimi gösterir.

Ana vatanı Meksika olan palmeri, en çok yarı gölgeden hoşlanır. Doğrudan gelen Temmuz - Ağustos güneşinin vereceği olası zararlardan korunması gerekir. Karanlığa yakın gölge de, yoğun güneş ışınları gibi formunun ve keyfinin bozulmasına neden olur.
Susuzluğa, diğer sukkulentler gibi, bahçe bitkilerinden çok daha dayanıklıdır. Aynı şekilde, aşırı sulamaya da (bahar ve kış yağmurları dahil) köklerinin dayanımı çok yüksektir.

İç mekanda bakıldıklarında, özellikle sera ve cam mekanlarda ortamdaki neme direnci düşük olmasa da yüksek ortam  neminden etkilenirler. Bu durumda görülen en önemli sorun mantar oluşumlarıdır. Nem giderilmez ya da bitki başka bir mekana taşınmazsa mantar, saksıdaki tüm bitkiye bulaşarak erimesine / çürümesine neden olur.
Üretimi, kış hariç her mevsimde çelikleme yöntemi ile yapılabilir.
Sayılan özellikleri dikkate alınarak yurdumuzun tamamında yetiştirilebilir.

Pachyphytum compactum

Kökeni: Mexico
Soğuk Dayanımı: -7 C
Işık isteği: Güneş, yarı gölge
Su isteği/Bahar ve yaz ayları: Toprağı tamamen kurudukça
Su isteği/Kış: Hiç sulama yapılmadan geçirebilir.   
Toprak isteği: Su geçirgenliği yüksek, kumlu toprak karışımı. 
Büyüme: İyi bakımla bonzai formu elde edilebilir. Yaprak büyüklüğü 2,5-6 cm


Ayrıca: Kuraklığa ve soğuga dayanımı çok yüksektir.
Soğuk dayanımı sınırları içinde kalan bölgelerde dış mekan peyzaj bitkisi olarak kullanılabilir.

Crassula ovata 'Hobbit'

Aile: Crassulaceae
Cins: Crassula
Tür: ovata
Kökeni: Güney Afrika 

Soğuk Dayanımı: -1 C
Işık isteği: Güneş, yarı gölge, gölge
Su isteği/Bahar ve yaz ayları: Toprağı tamamen kurudukça
Su isteği/Kış: Hiç sulama yapılmadan geçirebilir.
Toprak isteği: Su geçirgenliği yüksek, kumlu toprak karışımı
Büyüme: Boyu 1,5 metreyi geçer
Çiçeklenme: Boyu 50 cm'yi geçtikten sonra
 


 Diğer isimleri:
Crassula convoluta, Crassula portutulacea, Crassula argentea

Ayrıca: Özel bir budama gerektirmeksizin gösterişli bonzai formları oluşturmaya son derece müsaittir.
Yazın doğrudan gelen güneş ışından korunması gerekir.
Gölge ortamlardan da hoşlandığı için aydınlık salonlarda salon bitkisi olarak yetiştirilebilir.
Kışın soğuğun etkisi ile yaprak uçları kızararak çok hoş bir görüntü oluşturur.
Kuraklığa dayanımı çok yüksektir.

Cins ve Türlere İlişkin Bilgiler

Adromischus cooperi
 
Aile: Crassulaceae 
Cins: Adromischus 
Tür: cooperi
Kökeni: Güney Afrika (Cape Noorsveld'in doğusu)

Soğuk Dayanımı: -7 C
Işık isteği: Güneş, yarı gölge
Su isteği/Bahar ve yaz ayları: Toprağı tamamen kurudukça
Su isteği/Kış: Hiç sulama yapılmadan geçirebilir.
Toprak isteği: Su geçirgenliği yüksek, kumlu toprak karışımı
Büyüme: Ortalama boy 7 cm, yaprak büyüklüğü 2,5-5 cm
Çiçeklenme: İlkbahar sonu yaz başı


Diğer isimleri:  
Adromischus festivus, Cotyledon cooperi

Ayrıca: Yaprakları güneşten yanmayacak kadar bol ışıklı ortamlarda yaprakların üzeri mor beneklerle kaplanır.
Kuraklığa ve soğuğa dayanımı çok yüksektir.
Soğuk dayanımı sınırları içinde kalan bölgelerde dış mekan peyzaj bitkisi olarak kullanılabilir.